DOĞAL VE KÜLTÜREL ZENGİNLİKLERİMİZ
DUYURULAR / ETKİNLİNKLER
CÜREK YERLEŞKESİ
CUMHURİYET’İN ÖRNEK MADEN SİTESİ CÜREK

 

Necdet Sakaoğlu-Tarihçi-Yazar-Çekül Vakfı Yüksek Danışma Kurulu Üyesi

 

Türkiye Cumhuriyeti için 10.Yıl’da ileri bir hedef gösterilmişti; Çağdaş uygarlığı yakalamak, hatta geçmek! Bu hedef, politika yapmak gibi bir kaygısı olmayan Atatürk’ün, o güne kadar yapılanlara bakarak, ulaşılacağına inandığı doğru bir hedefti. Nitekim, o tarihten ölümüne kadar geçen beş yılda, bayındırlık, kültür, toplum hayatı alanlarında önemli atılımlar başarıldı. Hedeflerden biri de “yurdu demir ağlarla örmek”ti. Bu ülküye özveriyle hizmet eden Türk mühendis ve işçileri, Irmak-Filyos “Kömür”,Sivas-Divriği “Demir”,Fevzipaşa-Diyarbakır “Bakır” yollarını tamamladılar. Madencilik, dokuma, çimento, kâğıt vd. sanayi dallarındaki büyük yatırımlar, olgun bir sessizlik ve ulusal hizmet anlayışıyla başarılarak kalkınan Türkiye’ye yeni boyutlar kazandırıldı. Halkevlerinin, dil, tarih, tiyatro, köycülük, el sanatları ve özellikle de sosyal yaşantının gelişmesine dönük çalışmaları da yine bu yıllarda doruğa ulaşmış bulunuyordu.

1933/1938 beş yılındaki kalkınma ve aydınlanma evresinin, dışa bağımlılığı önleyici önemli yatırımlarından olan Divriği demir cevheri yataklarının işletmeye açılması da bu zincirin bir halkası olup Atatürk döneminin son yılı olan 1938’de,Sivas-Erzincan Demiryolunun açılışını izleyen günlerdedir.

Yüzyıllar önce, Divriği’de boy veren uygarlık anıtlarının, bu çevredeki demir cevherinin birer ürünü olduğu dikkate alındığında, bu açılışın tarih bağlamında da özel bir anlamı olduğunu vurgulamak gerekir. Buradaki demir cevherinden İlkçağ’dan beri yararlanıldığını gösteren tarih verileriyle yer yer rastlanan curuf kalıntıları, zenginleştirilme işlemine tabi tutulmadan değerlendirilebilir kalitedeki “kelle” cevherlerinin, Divriği ve köylerindeki ilkel ocaklarda eritilip demir ve çelik elde edilmek suretiyle nal mıh, yapı elemanları, kılıç, bıçak vb. üretildiğini göstermektedir. Mengücekoğulları’nın, Ulucami ve Darüşşifa ile Divriği’deki anıtsal mimari eserleri, Kâtip Çelebi’nin “Beğler mahsulüdür” dediği buradaki demir yataklarından elde edilen servetlerle gerçekleştirdikleri kesindir.

Bu hatırlatmayı yapmamızın nedeni, tarihin,700 yılık uzun bir arayla farklı iki döneminde, yöresel kalkınma modelinin iki önemli uygulamasıyla bunların uygulayıcıları arasındaki koşutlukları vurgulamaktır; Mengücek Meliki Ahmed Şah, M.1220’lerden 1240’lara uzanan Divriği’deki hükümdarlığı boyunca barışı ve kalkınmayı öngören bir siyaset izlerken bir yandan da küçük ülkesindeki zengin demir yataklarından sağladığı geliri, savunma, ibadet, eğitim, sulama ve tarım yatırımlarına harcamış; Anadolu’nun ücra bir köşesinde bugün bile görenleri hayrete bırakan ve çok ileri bir kentleşme idealinin nirengileri olan eserleri yüceltmiştir. Fakat;Divriği Külliyesi,onu bütünleyen diğer eserler birbirinden soyutlandığı;geleneksel kent,çarşı,mezarlık,bağ-bahçe dokuları göz ardı edildiği için,13.yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen ileri kent modeli ve kent halkının sosyal düzeyini yükseltme çabası,bir bütün olarak henüz mercek altına alınmış değildir.

Anadolu Selçukluları Dönemi aydınlanmasının bir uzantısı olan Divriği’deki bu ilk kentleşme sürecinden yedi yüzyıl sonra, yeni bir yöresel kalkınma umudunun da Sivas-Erzurum demiryolunu sarp Divriği arazisinden geçirmeyi göze alan ve buradaki zengin demir yataklarına el atan, Cumhuriyetin ilk dönem yöneticilerince uyandırıldığı görülüyor. Zamanları iç dünyasına dönük geçiren, ancak eski bir payitaht olmanın kazandırdığı kültürel zenginliğini korumayı bilen Divriği’nin, demir madeninin işletmeye açılmasından dolayı uzun vadedeki kazanç ve kayıpları tartışılabilse de yapımı 1939/1941 yıllarında tamamlanan Cürek sitesi, tarihi kentin yüzyıllar öncesi bayındırlığına, Cumhuriyet Türkiyesi’nin bir naziresi olmuştur. Çünki ilkin bu modern siteyle söz konusu eski bayındırlık arasında kaynak ve gerekçe koşutluğu yakalanıyor. Kıraç ve sarp bir arazinin doğasını ıslah edip canlandırmak; uygar ve düzenli yerleşime elverişli bir ortam geliştirmek; kültüre, sanat, toplumsal refaha öncelik vermek siyasetleri açılarından da iki dönemin hedeflerini ve yönetici yaklaşımlarını buluşturan benzerlikler yakalanmaktadır.

İş verimliliği için, birey ve aile yaşantısının yanı sıra doğaya da önem verilmesinin; yaşamın, doğayı zenginleştirici bir etken sayılmasının; 1930’lu,1940’lı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin çalışan ve üreten vatandaşları için, Cürek belki de en somut örnektir. Şayet Divriği’deki demir madeni yatakları 1930’lu yılların sonun da değil de 1950’lerde veya daha sonra işletmeye açılmış olsa idi; acaba Cürek sitesi gibi bir tasarım ve yerleşim söz konusu olabilirimiydi? Kesinlikle hayır. Olasılıkla tepelere yamanmış teneke evler, gecekondular, ortada zevksiz bir işletme binasıyla birkaç atölye ve işçi pavyonu görülecekti.

Sarp dağların kuytağında eğimli ve kıraç bir arazide modern Cürek sitesinin kurulması idealini anlayabilmek için o dönemin Cumhuriyet hükümetlerinin kentleşme, mimarlık, bayındırlık ve sanayi yerleşimleri siyasetlerini vurgulayan, sözde kalmamış hedeflerine bakmak gerekmektedir;

“Saltanat Devrinin Cumhuriyet rejimine harap ve geri bir halde bıraktığı yurdun, yeniden imar ve inşası işlerinde Cumhuriyet Hükümetince takip ve tatbik edilmekte olan idari usuller Cumhuriyetin onuncu yılını takip eden ve 1934 senesinde yeni ve daha mütekâmil bir şekilde düzeltilmiş ve kurulacak şehirler, kasabalar ve binalar için umumi sanat ahengi ve teknik birliği maksadile, devlete ait yapı ve şehircilik işlerini Nafia Vekâleti’ne tevdi eden kanun yapılmış ve o tarihten itibaren tatbik mevkiine konmuştur. Bu sonuncu beş sene içersinde Devlet Nafiası’nca başarılan yapı ve imar işleri, Cumhuriyet rejimi ve inkılâbın bütün sahada yarattığı büyük eserler hizasında bulunmaktadır. Hükümet konakları, mektepler, hastaneler ve diğer devlet binaları muntazam birer program dâhilinde yeniden inşa edilmekte ve bu eserlerle ve diğer medeni unsurlar ve vasıtalarla yurdun imar ve tezyinine Cumhuriyet Nafiası çok verimli ve müspet çalışmalarla yurdun her köşesini birer mamure haline getirmeyi azmetmiş bulunmaktadır.

Cürek, bu hedefler doğrultusunda, Cumhuriyetin”devletçilik” prensibine göre”Madenciliğin inkişafı ve maden cevherlerini işletmek, hükümetin maden programını realize etmek üzere” kurulmuş en başarılı örneklerdendir.1935’te kurulan Etibank’ın madencilik sahasındaki girişimleri kapsamında ve reklamına gereksinim duyulmayan bir “ayrıntı” sayılarak demir madeni çalışanların hizmetine sunulan Cürek’in tasarımındaki vurgu, tek parti döneminin ünlü altı ilkesinden” devletçilik”in, maden işletmeciliğine bakışıyla yakından ilgilidir. Bu bakış; müessese müdüründen kazmacı amelesine kadar tüm çalışanların, aşağı yukarı aynı olanaklardan yararlanmaları, uygar bir ortamda, üretken vatandaşlar olarak onurlu ve müreffeh yaşamalarıdır. Şu halde Cürek sitesi ve benzerleri, Atatürk döneminde gündeme gelen ve yurdun kalkınması için her düzeyde çalışanlara refahı hak gören sosyal devlet anlayışının somut örnekleridir. Dolayısıyla Cürek ve korunabilmiş başka sitelerin,-kuruluş amaçları bakımından işlevlerini yitirmiş olsalar bile-Cumhuriyet tarihinin ilk dönemindeki” muasır medeniyet” hedefinin kanıtları olarak yaşatılmaları zorunludur.

                       Cürek Nasıl Bir Yerdi.

                       Şimdi Ne Durumdadır?

Divriği demir madenleri,1938/1985 faaliyet döneminin 1955’e kadar süren ilk evresinde Etibank’a bağlı “Etidemir” İşletmesi’nce; bu tarihten 1985’e kadar da Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Divriği Demir Madenleri Müessesesi’nce çalıştırılmış bu uzun dönemin 1942/1985 arasında maden merkezi Cürek olmuştur. Divriği’nin 18 kilometre kuzeybatısındaki bu merkezin ilçe merkeziyle bağlantısı, siteye 1,5 kilometre uzaklıktaki Cürek İstasyonu’ndan demiryoluyla ve ayrıca çok virajlı bir şoseyle sağlanmıştır. Fiziki açıdan kentten kopuk olmasına karşın,1970’li yıllarda belediye sınırları içine alınmıştır.

Gerek Divriği demir madenlerinin işletmeye açılışının, gerekse Cürek’in kuruluşunun, Cumhuriyetin ilk dönemindeki heyecanlı, özverili, özenli faaliyetleri anlatan belgesellere, akademik tezlere konu olmayışı, ayrıca arşiv yetersizliği, bu havzadaki doğuşun senaryosunu gözler önüne sermeyi engelliyor. Ancak 1950’lere kadar inen kendi gözlemlerimizle birkaç kaynağın, toplanabilen fotoğrafların, işletmede görev yapanların anılarının ışığında Cürek’in öyküsünü özetlemek mümkündür.

19 Mayıs 1938’de ilk kazma vurularak işletmeye açılan Divriği demir madenlerinin işletme hakkı, Bakanlar Kurulu’nun 15.12.1938 tarih ve 2/10050 sayılı kararnamesiyle İktisat Vekâleti’ne verilmiş;23 Mayıs 1940’ta da Etibank Umum Müdürlüğü’ne bırakılarak bir dönem “Eti Demir” adıyla da anılan Divriği Demir Madenleri Müessesesi kurulmuştur.

Bu yeni müessesenin merkezi olmak üzere modern bir “maden köyü” tarzında tesisi öngörülen site inşa edilinceye değin işletme çalışmaları, kısa bir süre Divriği’de, daha sonra Kayacık Köyü’ne yakın, Çaltı Suyu’yla Hornavil Çayının kavşağındaki demiryolu müteahhitlerinin terk ettiği şantiye binalarında sürdürülmüş;1939 sonbaharında ise A Kafa,B Kafa ve C Plaseri üretim alanlarına 5-6 kilometre mesafedeki “Cürek” denilen eğimli arazide sitenin kuruluşu çalışmaları başlatılmıştır.Bu girişimde, ilk müessese müdürü Yusuf  Gürata’yla (1938/1941)  halefi Necit Erkin’in (1941/1946)hizmetleri anılmaya değer.

Sitenin kurulduğu 1939/1941 yıllarında çekilen fotoğraflar, Yusuf Gürata’yla kurucu arkadaşlarının çalışma koşullarını yansıtmaktadır. O günlerde gerek maden sahalarında, gerekse site mevkiinde yapılan çalışmalar hükümetçe öylesine önemsenmiştir ki iki yıl zarfında, devlet erkânından buraları ziyaret etmeyen kalmamıştır. Bu cümleden olarak 12 Aralık 1938’de Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp’ın, bir yıl sonra 16 Aralık 1939’da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, 27 Nisan 1940’ta Başbakan Dr.Refik Saydam’la İktisat Vekili Hüsnü Çakır’ın, 6 Kasım 1940’ta Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’la ve 3.Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay’ın ve generallerin Divriği’ye gelerek işletme sahalarını, inşa halindeki Cürek sitesini gezdikleri saptanmaktadır.

Site tamamlanıp 1942’de yönetim buraya taşındıktan, memurlar ve işçiler aileleriyle lojmanlara yerleştikten sonra Cürek’te kısa zamanda ileri bir sosyal ve doğal çevre oluşmuş; kıraç tepeler yeşeredursun, her birinin tasarımlarında mimari ve estetik kaygılar ön planda olan bahçeli ev tarzında lojmanları, spor kulübü, tenis kortu, basketbol, voleybol ve futbol sahaları, yüzme havuzu, oyun ve çocuk bahçeleri, meyve bahçeleri, piknik mahalleri kapalı ve açık sinemaları, elektrik santrali, merkezi ısıtmalı kalorifer tesisatı, ilkokulu, hastanesi, P.T.T.’si, istasyonu, misafirhanesi, işçi pavyon ve pansiyonları, ekonom adı verilen marketi, ayrıca işletmeye ait atölye, garaj, ambar, ahır vd. tesisleriyle site modern bir kasaba görünümü almıştır.

Buna koşut olarak Divriği’yle Cürek arasındaki alış veriş ve ailevi ilişkiler de giderek gelişme göstermiş; böylece geçmiş yüzyılların anılarını ve izlerini yaşatan tarihi kentle Cumhuriyetin armağanı modern site, bir ulusun iki ayrı zamanda başardığı iki farklı uygarlık olarak yan yana gelmiştir. İlerleyen yıllarda yeni tesislerin eklenmesiyle giderek gelişen Cürek’in sönüşü,1980’li yıllardadır.1984/1986 yıllarında konsantrasyon ve paletleme tesisleri tamamlanınca işletme de Divriği’nin batısındaki Selavattepesi’nde inşa edilen yeni merkeze taşınmış; boşalan Cürek’e ise –geleceği konusunda herhangi bir tasarı olmaksızın-işçi aileleri yerleştirilmiştir. Bu bir anlamda Cürek’in tarih mezarlığına terk edilişi ve unutuluşudur.

                                     Sonuç

Endüstriyel üretim ortamlarında, kimi ayrıntıların kültürel, sosyal hatta siyasal değerler de ifade edilebileceği çoğu zaman göz ardı edilebilir ve bu doğaldır.Bu tür değerleri,yeni işlevler kazandırarak kurtarmak amacıyla harekete geçmek,gerekiyorsa hükümeti,her kademedeki yöneticileri uyarmak görevininse akademik kuruluşlar,sivil oluşumlar ve basınca üstlenilip gündeme taşınması da aynı şekilde doğaldır ve gereklidir.Bu tavır,sorumlu mercilerin akılcı ve sağduyulu yaklaşımlarıyla buluşabilirse çok olumlu sonuçlara gidilebildiği de bir gerçektir.Cürek için de bu temenniyle yola çıkılması,öncülüğü de ÇEKÜL’ün yapması beklenir.

Kuruluş amacı, organizasyonu, Cumhuriyetin hedeflediği bayındırlık ve çağdaş yaşantının örnek ortamlarından oluşu, planlanışı, yarım yüzyıla yakın işlevselliği dikkate alındığında Cürek; Cumhuriyet tarihimizin anlamlı yapı taşlarından ve öncülüğünü Atatürk’ün yaptığı Anadolu’yu kalkındırma siyasetinin somut örneklerinden teki olarak asla kaybedilmemesi gereken bir değeri ifade etmektedir Bu değerin önemsenmesiyle burada,21.yüzyıl kültürüne turizm, çevrecilik, yaz okulu vb. alanlarda hizmet edecek yeni bir organizasyona gidilmesi,1930’ların çağcıllığını da aşan bir yaklaşım; aksine Cürek’in bir süre sonra “Cumhuriyet höyüğü” olmasına ilgisiz kalmanınsa tam bir aymazlık olacağı unutulmamalıdır.

 

 

KAYNAKÇA

1-Cumhuriyet Halk Partisi,On Beşinci Yıl Kitabı,Cumhuriyet Matbaası,İstanbul,1938,s:273

2-Cumhuriyetin 50.Yılında Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri, İstanbul,1973

3-40.Yılında Türkiye Demir -Çelik Sanayi, İstanbul,1977

4-Divriği Madenleri Müessesesi 60.Yılında,Ankara,1988

SİVAS KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA

BÖLGE KURULU KARARI

25-04-2007     NO-431

Divriği ilçesi Cürek Mahallesinde sit alanı dışında bulunan mülkiyeti Erdemir A.Ş. ye ait Cürek Yerleşkesi’nin koruma altına alınması isteminde bulunan Divriği Kaymakamlığı’nın 12-03-2007 tarih ve 1209 sayılı yazıları ve raportörün açıklamaları, dosyasındaki bilgi ve belgeler incelenmesi sonunda korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmesine koruma gurubunun 2.gurup yapı olarak belirlenmesine koruma alanının ekli krokide belirleme şekline olmasına karar verildi.

Buradaki yapı grubu Alman mimarlar tarafından yapıldığı söylenmektedir. Erken Cumhuriyet dönemi yapı grubu niteliği taşıyan bu yerleşim bölgesindeki yapılar o dönemde nadir görülen betonarme ile yapılmıştır. Fabrikanın getirdiği avantajla bu bölgede kurulan önemli bir yerleşim alanıdır.

Yapılar yamaca lineer olarak yerleştirilmiştir. Fabrikaya ait lojman olarak düşünülen konutlar tek katlı ve bodrum+2 kat şeklindedir, konut ve sosyal yapıların, yönetim için ayrı bir yapının, dini yapının bir arada düşünülmüş olması yerleşim alanının dışarıya bağımlılığının çok az ve kendi ihtiyaçlarını karşılar nitelikte olması önemli bir özelliğidir. Bu alana girişte güvenlik birimin bulunması kontrollü bir yer olduğunun göstergesidir.

Demet Yılmaz
Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü


Sivas Divriği demir madenleri milattan önce başlamak üzere günümüze kadar çeşitli şekillerde işlenerek kullanılmıştır. Günümüzdeki kullanımı Cumhuriyet döneminde şekillenmiştir. Cumhuriyet döneminden sonra 1935 yılında kurulan Maden Teknik Arama Enstitüsü tarafından yapılan sondajlarda 1937 yılında Divriği’de demir rezervleri tespit edilmiştir. Bazı sanayi tesis ve fabrikalar kurulurken hem ülkenin hem de o bölgenin ekonomisine katkı sağlayacağı gibi yine o bölgenin işsizliğini gidermek içindir.

Divriği’deki demir cevherlerinin zenginliği görülmüş ve 19 mayıs 1938 yılında Etibank tarafından işletmeye açılmıştır. Daha önce kayacık köyünde iken daha sonra Cürek‘te faaliyete devam etmiştir.

Cürek’te işletmeyle birlikte lojman ve sosyal tesis yerleşkesi yapılmış ve kullanıma açılmıştır. Buradaki yapı grubu Alman mimarlar tarafından yapıldığı söylenmektedir. Erken Cumhuriyet dönemi yapı grubu niteliği taşıyan bu yerleşim bölgesindeki yapılar o dönemde nadir görülen betonarme ile yapılmıştır. Fabrikanın getirdiği avantajla bu bölgede kurulan önemli bir yerleşim alanıdır.

Yapılar yamaca lineer olarak yerleştirilmiştir. Fabrikaya ait lojman olarak düşünülen konutlar tek katlı ve bodrum+2 kat şeklindedir. Konutlar dışında ilçede ve yakın bölgede bulunmayan tesislerin burada kurulması dikkati çekmektedir. Sinema salonu,tenis ve diğer spor alanları,yüzme havuzu bulunmaktadır. Ayrıca ilköğretim,lise gibi eğitim yapılarını da bünyesinde barındırmaktadır. Divriği’den ve yakın çevreden öğrenciler buraya gelmektedirler. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin de verildiği geniş kapsamlı bir hastane de bulunmaktadır. Market,manav gibi o işlev için düşünülmüş yapıların,yönetim için ayrı bir yapının,dini yapının bir arada düşünülmüş olması yerleşim alanının dışarıya bağımlılığının çok az ve kendi ihtiyaçlarını karşılar nitelikte olması önemli bir özelliğidir. Bu alana girişte güvenlik birimin bulunması kontrollü bir yer olduğunun göstergesidir.

Cürek’teki bu işletme merkezi Divriği Selavattepesi’nde yapılan yeni yerine taşındıktan sonra Cürek ve buraya yakın köylerin ekonomik yönden olumsuz yönden etkilenmiştir.daha sonraki yıllarda özelleştirmeye gidildikten sonra eski canlılığını kaybetmiştir.yaklaşık olarak 5-6 yıl kadar önce Cürek’te bulunan bu yerleşke boşaltılmış ve yok olmaya yüz tutmuştur. Tamamen yıkılması düşünülen bu Cumhuriyet Dönemi modern yapı niteliklerini gösteren yapı grubu Sivas Koruma Kurulu tarafından 2007 yılında tescillenerek mimari miras olarak ileriye taşınması planlanmıştır.

26-27 Aralık 2008 tarihinde Uludağ Üniversitesi'nde gerçekleşen “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” konulu etkinlikler dizisinin dördüncüsünde sunulmuştur.

 
Adres : Söğütlüçeşme Cad.Siftah Sok.Kanarya Apt.No:17/2 Kadıköy/İstanbul
Tel : 0216 345 12 86 Fax : 0216 345 12 86
Mail : kadikoydivrigi@yahoo.com.tr - ihsancalapverdi@mynet.com - ahmetyozgatli-58@hotmail.com
 
  2020 Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği. Tüm Hakları Saklıdır. Powered by yasincanturkeri.